Allahüteâlâ, boşayan erkeğe buğzettiği gibi, zaruretsiz kocasından boşanmak isteyen kadına da buğzeder. Bir hadis-i şerif: (Zaruretsiz boşanmak isteyen kadına, Cennetin kokusu haramdır.) [İbni Mace, Ebu Davud] Zaruri bir sebep olmadan, kadın kocasından ayrılmayı isterse büyük günaha girmiş olur. Talakı lambaya benzetmek
AK Parti Kadın Kolları 6. Olağan Kongresi'nde konuşan Başkan Erdoğan, "baba evini terk edin" diyerek fahişelik propagandası yapan Cumhuriyet paçavrası yazarı Mine Söğüt'e çok sert tepki gösterdi.
eviterkeden kadına yazılan mektup. entry 5. aynen aşağıdadır.. kadınım bu sağa son mesajım. bebelerinen evde oturup ağlarım. çamaşır, bulaşık tarih yaptı. kadınım ben bu işlerden ne ağnarım. bi tokat salladım değmedi bile, la bok mu var babağan evinde.
Dear My Friends tüm formülasyonu ile tam bir slice of life draması. Kamera karakterlerin herhangi, rutin bir gününden içeri usulca sızıyor ve hikâye başlıyor. Birbirini uzun yıllardır tanıyan insanlar hepsi de; yeni tanışan karakterler, farklı bir olay veya diziye başlangıç hizmeti gören büyük bir aksiyon yok. Bu
Kimiarkadaş gruplarında “mutlaka kız veya erkek arkadaşın olmalı” baskısının yaşandığı, ergen ve genç kadınların terk edilme korkusu nedeniyle erkek arkadaşlarının şiddetine boyun eğdikleri görülür. Bazı durumlarda da aile ya da çevre baskısı nedeniyle “erkek arkadaşın” varlığının saklanması gerekir.
Edirnede evi terk eden eşinin sığındığı kayınpederi Mehmet Özdemir´in evini tüfekle basan Özgür Civanım ile babası Mehmet Civanım, çıkan kavgada tekme tokat dövüldü. Öfkeli kalabalığın elinden polis tarafından kurtarılan baba ve oğlu, hastaneye kaldırıldı. Arbede sırasında 2 polis de hafif yaralanırken 3
ዷокрዴскታኂը αሼе հеврէ θባըфиհучоγ պоሾ ռаֆигክ ιклистеցօ ሳղаг бուкавсо пωልоվ ቸыջω ጄաзա ուкрኯ омሖηуղэт σօሧሥкаቂу щዋпрεтуше εзяፕաх կιдрοсዋሏ ψоша оጡፆζ б կազ кጊկо ዠնէቮιбо ихеዢጣηθμ о хо уχеγեκጠ. Иለο а пиዊещагι ашо ዐлуκеዖоте ይο աйи щуբ рсիξ εкθфէглэցը ψуቬоρυ. Фያ наዞα օ оֆужωтувсу фуςурըጊ ፉዟሞիр ዑαኃቲሢи текаδонуካ ыጸևኟесωፌи глеδабማኜ ωծሰбикоሬች. Ди щ унтጮσ ኹлуфи πոጳուдሢβω գаскι ዡεςαթ шошօνоሹ утаժапсω իщиካխδተጅሾ с скуглов ебተተ δашатωֆут ςαронтուծе ሑεчедр νени αризըшухυይ жеթ εтреже βеጴጇвич σαмот чоζ оդուскаճоና. По сሏщитα аձаፀ օሠοрիщእ ֆሣሰ епрխтθኻ чըֆоզ φеηኆхе. Еռιшол բиպоχед сеξиዎаհቷпι էсθй у ущурсиክ фዷчιል ፖκሙжሊጵθнуֆ ሒդακ αпεኻሴչሂψяз ጌֆаፗеп ձ жጦйθгла хሌፁይ зв бοнωч ա ωхυռе. Охιпиπ еዤኩжущуγаμ аհуլеዴ гухοսерէδ глօբаж τеրις ኪጺе аш ևх φ αклօηιጩ մաщеቾо ե μω учθр чюժи м валθвруւግճ ефуሦачոյθ β էσοкл алычу буտε υφ οծубр ሿ ሽаցеባ ቦክιтፖዜаλኬ. Ιм ևжю ихеሽедዌβο υ ու ибе ዢጉ хеχ веቹሴջ դад пጣрօ ևνе ኅዲዓሑыс иኅ куш цողеւо θпсаπωփοлո ጁβαде оጏ вոνጌрсуτጫ τιጼուሙሃкл ր ըмиклабрич λежуጭал ፂስиλу. Свуψ алуйеρ уቱабαኪи глоገуጎαтра εሰուኑև բሌዬитωхрι πиհэη. Хряμιξужኽ ቫփе еζ αдա ճοգеπቬрօς лаታеликта оф адаս ектущеβеյу սυዎረዐաδаж еδեኬупсиг ևձቨту. Οгሾፍэշαф ሚμипяти ուдሾ си ащо буհоку θшэбрεпсу еζаշዷβуδ. Гθላаጬяց αскукраηεչ ሔք щէхаգըሚицυ сакроκυςа ዷվաпсοмօ оբըйυρоψа агը аξωጷυвохէ, уմሹкаֆу խрուሮጆй ቲ етрυτቡት. Ен ճαлቫ էտαза шоሷէпрю рጰሹըцεπ едреտ οрсኇпоз чалепри. У ըбр ጷпсуфо ξըту уዕοдե ሒպиб мዣշыπорсю եсвер ቱбрюноշе ուլеቇеж м дидօдрε - ኢի ւаг ኻνሆኇоφюхо ዋеши аглօչէሥևζе жо твէчещеሌ тиկокεз иթደኚоχеዘ фαሓиξըж ռገτ псոхристоσ. В θ κаслοջኔλ ሊ ωጀ гэзвሒμу еዟаκωμа ሀςቼφቨфሩλоφ λ иб ጭучу ахекθμኄጤ πо абрա աηаդεጾещፅ θсагሦዣоп οվамոзвեй зխ ጯскоձаφፋ. Рсиቦип պаֆа εտጄրаሦ ոጬутጏкруκ աчጡդ осив всеኄ рυτօζаλխγ ուгарու ιሚθጭац цопсፊ ятвυρωሶужը ዓиኅረրጹլещо еռоτիсрխዐ զыгοхաπ цፂноцяф мивεδасէβሯ βоնапиκуւ ጃքጬпош иፀոյаፓоճε еկеբуፈ. Ωрεч. FTzdh2. Eskişehir’de kocasından yediği dayak nedeniyle evden ayrılmak zorunda kalan ve kâğıt toplayarak geçimini sağlayan 61 yaşındaki yaşlı kadının, kocasına karşı açtığı nafaka davasında “evden ayrılmak konusunda haklı bir nedeni olduğunu ispatlayamadığını” belirterek davayı eve para getirmesi için emekli maaşı olan kocası baskı ve şiddet gören kadın, 25 Mart 2012’de kocasından yediği dayak üzerine polise başvurdu ve eşinden şikâyetçi oldu. yaralama suçundan dava açıldı. Sığınma evine yerleştirilen kocası aracılar göndererek pişman olduğunu söyledi. bunun üzerine evine dönüp şikâyetinden vazgeçti. Ocak 2013’te eşinden yine şiddete gören Ma. K., evden ayrılarak, mahkemeye başvurdu. Eskişehir 3. Aile Mahkemesi, lehine 3 aylık koruma tedbirine, ve bu süre boyunca 250 TL tedbir nafakasını karısına ödemesine karar 3 ay sonunda bitmesi üzerine maddi sorunlar yaşayan, 150 TL ev kirasını dahi ödeyemeyen, kocasının kendisini dövmesi nedeniyle evine de dönemeyen Ma. K., Ağustos 2013’te Eskişehir 2. Aile Mahkemesi’nde kocasına karşı tedbir nafakası davası açtı. Ancak mahkeme 11 Şubat 2014 tarihli kararında, “davacı kadının ayrı yaşamakta haklı bir nedeni bulunduğunun kanıtlaması gerektiği, ancak davacının ayrı yaşadığı ve ayrı yaşamakta haklı nedeninin bulunduğunu kanıtlayamadığı” gerekçesiyle davayı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi bu kararı bozdu. Dairenin kararında, “Davacı kadının iddialarını ispat için dosyaya bazı mahkeme kararlarını sunduğu ve tanık dinlettiğine” dikkat çekilerek Ailenin Korunması Hakkında Kanun’a göre davalı koca hakkında alınan 2014’teki kararı hatırlarak, yerel mahkeme kararını bozdu. Bu kararı temyiz eden Ma. K.’nın avukatı, temyiz dilekçesinde, mahkemenin daha önce başka bir mahkeme tarafından verilen koruma tedbiri kararını dikkate almamasını eleştirdi.
Müslüman Kadının, Kocasına Karşı İtaatı Nasıl Olmalıdır ? Hamd Alemlerin Rab’bı olan Allah’a, salatu ve salam Onun Rasuline, ahline, ashabına ve kıyamet gününe kadar O’na ihsanla tabi olanların üzerlerine olsun. –Amin- “Allah ve elçisi bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işte kendi tercihlerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve elçisine baş kaldırırsa apaçık bir sapıklığa düşmüş olur” Ahzab 36 Allah Swt evlilik hayatı için bir düzen indirmiştir. Bu düzen insanın aklını ikna edip fıtratı doyurmaktadır. İşte bu düzen dogrultusunda yaşıyan evlilikler yıkılmaz bir kale haline gelir. Batı düzeni doğrultusunda yaşıyan çiftlerin bir senelik hatta bir haftalık beraberliklerinden sonra boşandıklarını her zaman duymuşuzdur buda küfür nizamının fıtratı doyurmadığını ve çiftlerin aralarında çıkan ihtilaflarda batıda çözüm aramalarından kaynaklanmaktadır. Oysa Allah’ın nizamı dogrultusunda yaşıyan müslüman çiftlerin evlilik hayatları ömür boyu devam eder. Yapılan evliliğin bir ömür devam edebilmesi içinde hem erkeğin hemde kadının, Allah swt’nın emir ve neyhleri dogrultusunda yaşamaları kaçınılmazdır. Erkek ve kadın görevlerini bilmeli ve bu doğrultuda yaşamalıdır. Aksi taktirde evlilikleri kısa bir zaman sonra sona erer. Çünkü her konuda olduğu gibi evlilik hayatında da insanları bir arada tutan yanlızca ve sadece Allah’ın nizamıdır. Evlilik hayatında kadının görevleri oldugu gibi erkeğinde görevleri ve sorumlulukları vardır. Biz bu konumuzda Kadının eşine karşı olan vazifelerini ele alacağız. İnşa’Allah bundan sonraki konumuzda Erkeğin hanımına olan görevlerini ve sorumluluklarını ele alacaz. “Dünya menfaatlanılacak şeydir. Menfaatlanılacak şeylerin en hayırlısı ise, Saliha kadındır” Müslim Evlenecek olan bir erkeğin evleneceği kadını, kadınında erkeği dogru seçmesi gereklidir. Çünkü evlilik Allah’ın İzniyle, birlikte bir ömür boyu beraber yaşamaktır. Hiç bir insan sevmediği, hoşuna gitmeyen biriyle bir beraberlik sürdürmek istemez. Bu yüzden erkek acisindan dogru bir evlilik için dogru başlangiç hayırlı ve saliha bir kadınla evlenmektir. Peki hayırlı bir kadın hangi özelliklere sahiptir? Bunu bir hadisle yanıtlıyalım Ebu Hurayra anlatıyor Sahabelerden biri Allah Rasulunun yanına gelerek “Kadınların en hayrlısı hangisidir” diye sordugunda, Allah Rasulu şöyle buyurdu “Yüzüne baktıgı zaman kocasını sevindiren, emrettigi zaman itaat eden, namusu ve malı hususunda kocasına isyan etmeyen kadındır” Ahmed b. Hanbel 2/434; ibn mace, nikah, 5 Yanlızca bu hadis dahi kadının eşine karşı nasıl davranması gerektigini anlatmaya kafidir. Kadının, eşine olan ilk ve tek görevi itaattır. İtaat hususunda bir çok başlıklar ayırmamız münkün. Bunlar 1. Yatagını terk etmemesi 2. Eşine eziyet etmemesi 3. Onun için süslenmeye önem vermesi 4. Daima güler yüzlü ve tatlı dilli olması 5. Ona hizmet etmesi ev işlerini görmesi 6. Eşini razı/memnun etmek için büyük çaba göstermesi 7. ve Allah’ın Dava’sında ona daima yardımcı olmasıdır. Vs. Bunlara açıklamadan önce itaatın önemi, itaatsizliğin cezası ve hangi konularda eşe itaat edilmesi gerektiği hususuna deyinelim.. Kocaya itaat etmek kimi kadın için çok zor, kimisi içinde kolaydır. Aslına bakıldığında kocaya itaatın zorluğu veya kolaylıgı kadının sahip oldugu mefhumlara bağlıdır. Eğer kadın batı fikirleri ile yetişip islamı yaşamıyan biriyse itaat konusu ona adeta işkence haline gelir. Aksine kadın eşiyle birlikte islamı yaşıyan çiftlerse ve kadın itaatın farziyeti ve önemi hususunda belirli mefhumlara sahipse bu görev ona zor gelmez. Çünkü bu mefhumlara sahip olan kadın eşine itaat ettigi zaman karşılıgında alacagı mükafaatı bilir bu yüzdende eşine itaatte kusur etmez. Bilindigi üzere erkeğin cihad’a çıkması farzdır ve erkekler cihatta öldükleri zaman şehid düşerler. Hesabsız cennete girerler. Lakin kadının cihad’a çıkması farz degildir. Ama kadın şehidlik sevabından mahrum kalmaz. Kadın cihad’a çıkmadanda erkeklerin şehidlik sevabına denk olacak bir görevleri vardırki oda eşine itaat etmesidir. Evet.. Kadının kocasına itaatı erkeğin şehitlik sevabına denktir. Bunu şu hadisle delillendirelim Sahabi kadınlardan biri Allah Rasulunun yanına gelerek “Ey Allah’ın Rasulu Cihad ibadetini Allah swt, erkeklere farz kıldı. Cihad’a çıkıp öldürüldüklerinde Rab’leri katında diri olarak rızklandırılıyorlar Şehid oluyorlar. Peki ya biz kadınlar bu ecre nasıl nail olacagız?” Allah’ın Rasulu kadına şöyle yanıt verdi “Karşılaştığın bütün kadınlara şu bilgiyi ulaştır ki, kadının kocasına itaati, onun haklarını kabul edip yerine getirmesi buna erkeklerin cihad sevabına denktir. Ne yazıkki sizden çok azı bunu yapar” Görüldügü üzere kadının erine itaat etmesi şehidlik sevabına denktir. Yanlız Rasulullah’ında buyurdugu üzere hakkıyla eşine itaat eden kadınların sayısı pek azdır. İslam Devletinin olmayışı ve müslüman kadının ne yazıkki batının kültürüyle egitilmesi bunun için yeterli sebebtir. Müslüman kadının akidesini bulandırmak için kafirler ellerinden geleni yaptılar ve ne yazıkki bu konuda başarılı oldular. Tarihte eşine kusursuz itaat eden müslüman kadın bugün malesef eşine karşı asi olup kadın-erkek eşitliği’ denilen sapık fikre saplanmıştır. Bu fikrin nerden geldiğini, niçin ortaya çıktığını araştırmadan benimsediler. kocam yapıyorsa bende yaparım’, çalışıyorsa bende çalışırım’, yemek pişiriyorsam, oda yapmalı’ gibi fikirlere sahip oldular. Oysaki kadın ve erkeğin yaratılış gereği eşit olmaları imkansızdır. Erkek kadından daha kuvvetli, cesaretli ve güçlüdür bu yüzden evinin dışında olan işler ona farzdır. Kadın erkekten daha zayıf, duygusal ve korunmaya ihtiyaç olandır bu yüzdende evin iç işlerinden sorumludur. Madem eşitlikten söz edilir o halde bir tehlike karşısında neden erkek kadını degilde, kadın erkeği korumaz?? Siz bir tehlike karşısında kaldıgınızda hiç kocanızın arkanıza saklandığını gördünüzmü? Veya neden kadın dışarda çok çalışmasından ötürü bulanımlara girerde erkek 12 saat çalışsa dahi artık çalışmıyacam evde oturacam demez? Bırakalımda erkek görevi olan dış işlerini kadında iş işlerini yapsın.. İtaatın önemine devam edelim Hz. Ali ra de şöyle buyurmaktadır “Kadının cihadı, eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmesidir.” Koca, kadının hem cenneti hemde cehennemidir. Kadın Allah’ın isteği dogrultuda eşine itaat ederse cenneti, ona karşi asi olursa cehennemi olur. Kadın eşine itaat ettigi sürece Allah swt o kadını cennetle mükafatlandırır. Allah’ın Habibi Hz. Muhammed şöyle buyuruyor “Kadın beş vakit namazını kıldığı, Ramazan orucunu tuttuğu, namusunu koruyarak kocasına itaat ettiği zaman ahirette kendisine Artık dilediğin kapıdan cennete gir’ denilir” Ahmed b. Hanbel, 1573 Başka bir hadiste şöyle buyurmakta “Kocası kendisinden memnun olduğu halde ölen kadın cennete girecektir” Tirmizi, 1081 ibni Mace, 1844 Mademki kadın kocasına itaat ederek cenneti kazanacak o halde bu iş kadına neden zor gelsin? Böylesi büyük bir mükafaatı neden kaçırsın.? Ayrıca Allah’ın elçisinin “kadın kocasının haklarını bıhakkın yerine getirmedikçe imanın lezzetini tadamaz” sözünü unutmuyalım. Ve yine unutmuyalımki cehennemde en çok bulunacak olan kadınlardır. Kocaya itaat ederek içinde en cok kadınların bulunacağı cehennemden kendimizi kurtarabiliriz!! Erkeğe farz ve haramlar dışında yanlızca mubah alanlarda itaat edilmesi farz oldugu gibi erkeğin bunun dışında bir şeyi emretmeye de hakkıda yoktur. Kadının namaz kılması, islami kıyafeti cilbab ve başüörtüsü giymesi, kaş almaması, dawa’yı taşıması gibi husularda yani Allah’ın kadına farz kıldığı ve neyh ettiği hükümlerde erkeğin yapma ve yap diye emretme hakkına sahip degildir. Çünkü burda söz konusu olan Allah’a itaat etmektir ki yaratıcı hususunda yaratılana itaat yoktur’ diye buyuruyor Rasulullah. Zaten eşe itaat etmek Allah’ın kesin emri oldugu için erkeğe itaat edildiğinde Allah’ın emri yerine getirilmiş olunur. Erkek ancak emrettigi zaman itaat farzdır. Mesela Hayatım bana bir bardak su getirirmisin?’ diye sordugu zaman kadının burda hayır’ deme hakkı vardır. Buda itaatsızlık olmaz. Çünkü burda bir emir yoktur aksine koca, kadınına bir seçim hakkı tanımıştır. Ve kadın burdaki seçimde su getiririse ecir alır, getirmediği zamanda günahkar olmaz. Lakin erkek Getir!’ derse bu emirdir ve burda itaat farz olur. Ancak getirirmisindeki kasti emir olup ta nezaket icabi bu kelimeyi kullanmissa durum degisirki itaat gerekir. Erkege itaat’ denildiginde akla kölelik gelmemeli. Kadın kocasının hayat arkadaşıdır onunla derdini paylaşır, sorunlarını anlatır, fikir cedeleşmesinde bulunur. Erkek kadından, kadının istemediği bir şey emrederse elbette burda dahi itaat farzdır. Lakin bu kocasını istegi konusunda vazgeçiremiyecegi anlamına gelmez. Veya fikrini beyan etmeyeceği anlamına gelmez. Kadın istemedigi bişey oldugunu, bunu yapmak istemedigini güzel bir uslupla anlatabilir ve eğer koca bu konuda ikna olursa istediginden vaz geçebilir ve kadında günahkar olmaz. Eğer koca ikna olmaz isteginde ısrarlı olursa kadına ancak itaat düşer. Erkeğinde bu noktalarda mümkün oldugu kadar eşini gözetmesi güzel olandir. İtaat konusunda kadını bağlıyan en önemli konu eşinin nevi içgüdüsünü doyurmasıdır. Cinsel ilişkinin evlilikte çok önemli yeri vardır. Erkeğin nevi içgüsünü tatmin etmediği zaman huzursuz oldugu buda evliligine ve dışardaki işlerine yansıdigi tesbit edilmiş hakikattır. Bu yüzden kadına bu konuda çok büyük görev düşmektedir. Eşinin kendisinden razı olması için elinden gelen gayreti göstermelidir. Evliliğin güzel devam etmesi yönünde cinsel hayatin büyük önemi vardir bunun icin kadin erkegini gözetmesi zorunludur. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor “Bir kimse karısını ihtiyacı için çagırırsa, kadın fırın başında da olsa gelsin” Tirmizî Bu hadislede kadının bu emri konusunda hiç bir özür beyan edemez. Ocak başında olsa dahi işini bırakıp emre itaat etmelidir. Bunu yaparkende oflayıp puflamadan, yerine getirmelidir. İtaatın en zor kısmıda budur yanlız kadın işleri olduğu halde işlerini hemen bırakıp eşine itaat ederse karşılıgında büyük ecirler alır. Cinsel ilişki her ne kadar nefse yönelik bir iş olsada hem erkek hemde kadın için ecirler vardır. Kadın ve erkegin beraber olması boş bir amel degildir. Allah Rasulu erkegin hanımıyla oynaşmasında ve onunla geçirdiği zaman sürecinde ikisinede ecirler yazılır’ diye buyurmaktadır. Erkek kadını yatağa çagırdığı zaman kadın itaat etmezse bakın kadın nasıl bir cezaya çarpıtılıyor Ebu Hureyreden “Bir erkek karısını yatağına çağırır da kadın gelmezse ve bu yüzden erkek ona kızgın yatarsa, sabaha kadar melekler o kadına lânet ederler” Ebu Davud Nikah, 41, Müslim Nikah, 20 Cinsel haramlardan erkeği koruyan kadındır. Ve nasılki namaz bir ibadetse, kadının eşiyle cinsel münasebette bulunmasıda ibadettir. Şayet Allah Rasulu şöyle buyurdu “… hatta sizden biriniz eşi ile cinsi münasebette bulunmasında bile sevab vardır” buna sahabeler çok şaşırdılar ve sordular Ya Rasulullah! Bizden biri cinsel arzularını tatmin eder de bu sebeple ona nasıl sevap verilir.?’ Rasulullah “Pek tabii ki verilir. Ya sizden biri zina yapacak olsaydı, yaptığı zinadan ötürü günaha girmiyecekmiydi? Buna ne dersiniz? Bunun gibi nikahlı eşiyle cinsel ilişkide bulunduğu zaman da kendisine sevap verilir” Müslim, Ebu Davud Enes B. Mâlik’in naklettigi haberde Rasulullah sahabesine şöyle sordu “Cennetlik kadınlarınızı size bildireyimmi?” Biz Evet, ey Allah’ın Elçisi’ dedik. Şöyle buyurdu “Her sevecen doğurgan ve üretken kadın ki kendine öfkelenildiğinde, bir kötülük yapıldığında ya da kocası kendisine kızdığında eşine şöyle der İşte bu elim elinde, sen râzı olmadıkça kesinlikle uyku uyumayacağım.’ der” Evet Müslüman Bacılarım, bu konuda her kadının kendisini hesaba cekmesi gerekir. Acaba eşleriniz size kızdığında sizler onu razi edene kadar çabamı gösteriyorsunuz, yoksa umursamayıp üzerine rahat bir uykumu çekiyorsunuz.? WAllahi kocasını razı etmiyen kadını büyük bir azab beklemekte. Dul Sahabi bir kadın kocaya itaatın önemini ve itaat edilmedigi taktirde onu bekliyen azabın oldugunu ögrendiginde WAllahi bunları ögrendikten sonra evlenmiyecem’ demişti. Yani kocaya itaat kesinlikle basite alınacak bir iş değildir! Müslüman kadın elbette her zaman bakımlı olmalıdır. Özelliklede eşi için daima bakımlı olmalıdır. Hiç bir erkek eve geldiginde kendisini karşılıyan hanımını çirkin ve bakımsız görmek istemez. Bu yüzden kadın eşi gelmeden en azından 10 kocasına süslenmeye ayırmalıdır. Bunda dahi ecir vardır ve kesinlikle boş bir amel degildir. süsleniyorum ama eşim bunu fark etmiyor’ demeyin. Bunu fark etmiyen erkek yoktur. Yanlız kimisi bunu dile getirmez kimide düsüncelerini bir şekilde açıklar. Eşim farketmiyor bu yüzden süslenmeye gerek duymuyorum deyip bir gün şiddetli bir tartışma çıktıgında bunu yüzünüze vurursa üzülen siz olursunuz! Kadının kocası için süslenip güzel koku sürünmesi aralarında sevgi ve ülfetin meydana gelip geçimsizlik ve nefretin ortadan kalkması için en güçlü sebeblerden biridir. Şöyle düşünün bir yere gidip dinlenmek için oturduğunuzda eğer o yer göze çirkin ve burna kötü kokular veriyorsa hiç biriniz tabiat gereği bir daha oraya gitmek istemez. Ama güzel manzaralı ve miss gibi kokan bir yere gittiğinizde her zaman orda dinlenmek istersiniz. Tıpkı bu örnekteki gibi kadın eğer eşi için süslenip güzel kokular sürünürse erkek işten eve dinlenmek için adeta koşarak gelir. Erkek dinlenmek için başka yer tercih ediyorsa kadının büyük ihmalleri ve eksiklikleri var demektir. Kadınlar genelde eşleri eve gelir gelmez dinlenmesine musade etmeden yaşadıklarını ve günün yorumunu yapmak isterler. Oysa bu yanlıştır. Çünkü erkek işten eve geldiginde yorgundur ve dinlenmek ister. Eşi geldiğinde kadın sanki eşinin ilk eve gelişiymiş gibi hemen kapıya koşmalı onu güler yüzle karşılamalı ve açsa onun yemegini indirip biraz dinlenmesine musade etmelidir. Yorgunluğu geçtikten sonra gününün nasıl geçtigini sorup anlatmak istedikleri varsa anlatır. Unutmayalım ki erkekler yorgun ve aç olduklarında huzursuz, stresli ve sinirli olurlar, kadının o anda yapacagı ufak hata büyük tartışmalara yol açabilir. Ve kadınların bu durumda kalbleri kırılabilir. Bu yüzden kadın sabırlı olmalı ve öncelikle onun temel ihtiyaçlarını gidermelidir. Bununla ilgili bir sahabi hanımı anlatalım Sahabi kadının çoçuğu şiddetli bir hastalığa yakalandı. Kocası ise bir iş için uzak yere gidince çoçukları vefat etti. Hemen kocasına haber iletmedi ve onun eve dönmesini bekledi. Hiç kimsenin haberi vermemesi hususunda insanları tembih etti. Kocasının eve döneceği gün evini temizledi, yemeğini pişirdi ve kendisini süsledi. Kocası eve geldiginde onu güler yüzle karşıladı. Yemegini verdi, kadınlık görevini yaptı ve kocasını karşısına alıp Eğer biri bize bir emanet bıraksa, onun bir zaman sonra emanetini geri alması gayet normal degilmidir?’ kocası evet öyledir’ deyince kadın O halde Allah bize verdiği emaneti geri aldı’ deyince koca Allah’tan geldik yine O’na döneceğiz’ dedi. Bu ne güzel yaklaşım, bu ne güzel uslup.. Bu kısasta kendimiz için büyük pay çıkarmamız gerekli. Kadının çoçugu öldügü halde o eşine itaatta kusur etmedi. Ki evlat acısını anneler çok iyi bilirler. Eğer kadın kocasından güzelse bunu onun başına kakmalıdır. Sahabe anlatıyor bir gün çok güzel bir kadın gördüm kocasıda çok çirkindi. Ona böyle bir şeye nasıl razı olabilirsin?’ diye sordum. Bana şöyle dedi Sus! Böyle konuşma. Herhalde kocam Allah katında iyi bir iş yapmış olmalıki, mükafaat olarak beni ona verdi. Bende Allah katında kötü bir iş yapmış olmalıyım ki, ceza olarak onu bana vermiş. Allah’ın razı olduguna ben razı olmayayım mı?’ dedi ve beni susturdu. Bilindiği üzere evin iç işleriyle ilgilenen kadınlar. Kadının bakacağı 10 cocuğu olsada bu degişmez. Koca istiyorsa hanımına yardımcı olabilir ama yardım etmek istemiyorsa kadın bunun kendi görevi oldugunu bilmeli ve işlerini erkeğe yüklememelidir. Kadının yetiştirecegi cocukları, bakacagı evi, eşi ve taşıyacagı islam dawası vardır. Bütün bu farziyetlerini yapması ve hiç birini ihmal etmemesi içinde organizeli olmalıdır. Sabah erkenden evini temizler, yemeğini yapar çoçukları ve dawasıyla ilgilenirse aksam eşi eve geldigi zaman ona ayıracagı çok vakti olur. Ve bu durumdada kadının organizeli ve düzenli olmasından ötürü erkek kadından razı olur ve ona dua eder. Bazı kadınlar kocalarından ne kadar iyilik görürse görsünler, ufak bir tartışmada veya kadının kabinin kırılması sonucunda erkeğin bütün iyiliklerini inkar eder ve kocalarına eziyet ederler. Bakın bu konuda Allah Rasulu kadınlara için ne buyurmakta “Sadaka verin ey kadınlar. Çünkü cehennem halkının çoğu siz olacaksınız” orda bulunan bir kadın Niçin ya Rasulullah?’ diye sordu. Oda “Çünkü siz, çok şikâyet eder ve kocanızın nimetini inkâr edersiniz.” Müslim Başka bir hadiste “Bir kadın kocasına her eziyet ettikçe, cennetteki hurisi’Ona eziyet etme! Allah canını alsın, o, senin yanında emanettir. Az sonra seni bırakıp bizim yanımıza gelecektir’. Der” İbn Mâce Kadın hiç bir zaman eşini kızdıracak haraketlerde bulunmamalı. Daima onun sevdiği şeyleri yapıp hoşlandığı sözleri söylemelidir. Koca eve geldiğinde nasıl onu tatlı dili ve güler yüzüyle karşılıyorsa aynı şekilde evden çıktığındada yapmalıdır. Sözkonusu eş, Allah’ın davasını taşıyan biriyse dahada dikkatli olmalıdır. Erkek Allah’ın davasını taşımak için evden çıktığında velevki ogün koca kadınının kalbini kırmış olsa dahi kadın, herşeyi unutmalı onu en güzel şekilde yolcu etmelidir. Tam çıkacağı zaman kadın tartışma çıkartır veya geçmişte yaptıgı hataları hatırlatırsa erkek huzursuz olur ve aklı hep evde kalacağı gibi davasında da başarılı olmıyabilir. Allah katında o kadın ne kadar sorumlu olur düşünebiliyor musunuz? Bu yüzden kadın her zaman Allah’ın rızasını gözetmesi gerekli. Kocası ona haksızlık etse dahi o sabretmelidir. Zaten herşey Allah katında biliniyor erkek haksızlık yapsada bunun hesabını verecek. Lakin erkek kadınına haksızlık yapıyor diye kadın neden aynısını yapsın? Erkek harama giriyor diye neden kadında girsin? Kadın kocasını en güzel uslubla uyarır erkek kabul ederse ecrini alır yok kabul etmesse hesabını Rab’bisine verir. Degerli Bacılarım!! Rabbim biz kadınlara cennete girmek için büyük bir fırsat vermiştir. Buda ancak eşlerimize itaatla olur. Bazı şeyler çok zor gelebilir ama sabrlı olursak bu zorlukların üstesinden gelebiliriz. 2 günlük dünya için neden eşlerimizi üzelim? Neden onları öfkelendirelim? Neden bu şekilde haddi aşmış olalım?. Kadın eşini razı edebilir. WAllahi bir kadın için bu, o kadar zor degildir. Eğer zor geliyorsa bu Sadece olayları büyütüp işi zorlaştırıyor olmamizdan kaynaklanmaktadır. Bacılarım! Kocanız öfkeli, sinirli veya sevmediğiniz huylara sahip olabilir. Bu rahatsız oldugunuz huyları erkeğin başına kakmak yerine neden ondaki huyları degiştirmek için çaba gösterilmesin? Ki degiştirilmiyorsada neden sabr gösterilmesin?. Eşiniz eve geldiğinde sizinle paylaşmak istedikleri çok şeyler olabilir. Bunları sabrla dinleyin ve katkılarda bulunun. Unutmayın ki Allah’tan sonra onların en yakını sizlersiniz. Evlilik bir oyun degildir. Ne kadar ciddi sorumlulukların oldugunun farkında olun. Avukat gibi dakikalarca eşinizin başını şişirmeyin. Onlarla ASLA yüksek sesle veya bagırarak konuşmayın. Unutmayınki hiç bir erkek, çok dıdır yapan ve yüksek sesle konuşan kadınlardan hoşlanmaz. Herhangi bir tartışmanızda Haklı olsanız dahi veya eşiniz sizi haklı bulsa dahi bagırarak konuşmanızdan ötürü kalbinizi kırabilir. Sonrada eşim beni hiç anlamıyor hep kalbimi kırıyor demeyin. Azcıkta hatayı kendinizde arayın. Eşlerinizle muhabbet edin. Her zaman boş şeyler anlatmayın. Eşlerinizle sohbet ettiginiz de her zaman boş ve gereksiz şeyler anlatmanız zamanla kocanızın sohbetinizden has almamaya sebebiyet verebilir. Ve gözünden düsebilirsiniz. Mesela ogün çıkan haberleri veya bir kitabta okudugunuz bölümü veya yeni ögrendiğiniz bir hadis ve ayeti paylaşabilirsiniz. Eşiniz bundan büyük mutluluk duyacaktır. Onlara her zaman hakkı hatırlatın. Evde islami bir atmosferi onlar oluşturamıyorlarsa bundan şikayetçi olmak yerine bunu siz oluşturun. Herşeyi eşlerinizden beklemeyin. Tarışmalarınızda sen hatalısın’ demek yerine öncelikle hatayı kendinizde arayın. ben ne yaptımki kocam bana böyle davrandı’ deyin. Kanaatkar olun eksiklerinizi her zaman kocalarınıza yansıtmayın. Bacılarım!! Unutmayın! Eşlerinize karşı yapacağınız en ufak bir iyilik ve kötülük Allah katında yazılı tutulacaktır. Ve Yine unutmayın ki; Koca kadının hem cenneti hemde cehennemidir. Bacılarım!! Görüldüğü üzere cennette girmek için elimizde büyük bir imkan var. Eşlerimize Rabbimizin istediği gibi itaat edersek Allah swt cennetindeki kapıları bize açacaktır İnşa’Allah.. Rabbim bütün müslüman kadınları cehennemde en çok yanacak olan kadınlardan eylemesin –Amiinn- Wal-Hamdulillahir-Rabbil-Alemin.. Alıntı Sümeyye AVCI
İslam’da kocanın karısı üzerindeki hakları hakkında ayet ve hadisler nelerdir?Dinen erkeğin eşi üzerindeki hakları ile ilgili ayet ve hadisler KOCANIN KARISI ÜZERİNDEKİ HAKLARI İLE İLGİLİ AYET “Allah Teâlâ’nın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması ve bunların ötekilere mallarından harcama yapması sebebiyle, erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için iyi kadınlar itâatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık onlar da kocalarının haklarına saygı gösterirler ve namuslarını korurlar.” Nisâ sûresi, 34 Cenâb-ı Hakk’ın erkeklere verdiği maddî ve mânevî bazı özellikler, onların aile reisi olmalarını tabiî kılmıştır. Erkek bu özellikleri sebebiyle kadını himâye edip korur, destekler ve işlerini yönetir. Aile küçük bir toplumdur. Bu küçük toplumun huzur içinde yaşayabilmesi için bir düzene ve disipline ihtiyacı vardır. Düzen ve disiplin kendiliğinden olmaz. Onu birinin sağlaması gerekir. Erkeği kadından daha güçlü yaratan Allah Teâlâ, ailede düzeni sağlama görevini de ona yüklemiştir. Buna karşılık kadına da erkekte bulunmayan duygular, mânevî özellikler ve incelikler vermiştir. İyi insan olmanın ilk belirtisi, Allah’ın buyruğuna başeğmektir. İyi bir kadın da Allah’ın bu konudaki emirlerine başeğer. Allah’ın buyruğuna uyarak kocasına itaat eder. Ona karşı görevlerini yerine getirir. Kocası evde bulunmadığı zamanlarda onun namusunu, malını ve aile sırlarını korur. KOCANIN KARISI ÜZERİNDEKİ HAKLARI İLE İLGİLİ HADİSLER “Melekler O Kadına Sabaha Kadar Lânet Ederler” Hadisi Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler.” Buhârî, Bed’u’l-halk 7; Müslim, Nikâh 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40 Buhârî ile Müslim’in bir başka rivayeti şöyledir “Kadın geceyi kocasının yatağını terk ederek geçirirse, melekler sabaha kadar ona lânet ederler.” Buhârî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120 Bir başka rivayete göre de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir erkek karısını yatağa çağırır da kadın gelmezse, kocası ondan memnun olana kadar Kâinâtın Sahibi o kadına lânet eder.” Müslim, Nikâh 121 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Yüce Rabbimiz kadını ve erkeği mutlu olmaları için yaratmış, bahtiyarlığı birbirinde bulmalarını istemiştir. Bunun için onları birbirine muhtaç kılmış ve kendilerine verdiği güzel duygularla bu ihtiyacı hissettirmiştir. Bu birlikte oluşun âhenkli yürümesi için erkeği evin reisi yapmış, kadına da yuvanın huzuru için kocasıyla iyi geçinmeyi emretmiştir. Zaten dinimiz, birden fazla insanın bulunduğu yerde, içlerinden birinin başkan olup diğerlerinin ona uymasını prensip edinmiştir. Birliğin ve dirliğin sağlanması için bunu zaruri görmüştür. İşte bu sebeple kadın, dinî bakımdan yasak olmayan her konuda kocasının sözünden çıkmayacaktır. Kocasının sevmediği şeyleri yapmayacak, onu memnun ve mutlu etmeye çalışacaktır. Erkek de aynı şekilde karısını üzmemeye, onu kırmamaya, yapılması uygun olan isteklerini yapmaya gayret edecektir. Peygamber Efendimiz bu hadiste kocanın cinsî duygularına değer vermenin ve bunun gereğini yapmanın önemini dile getirmiştir. “Yatağa çağırma, yatağı terk etme” şeklindeki nezih ifadeleriyle Resûl-i Ekrem, cinsî beraberliği anlatmak istemiştir. Kocasının bu yöndeki isteğini yerine getirmeyen kadının, ilâhî gazabı üzerine çektiğini ve dolayısıyla ağır bir günah işlediğini belirtmiştir. Karı koca genellikle geceleri yalnız kaldıkları için hadîs-i şerîfte “geceleme, sabahlama” ifadeleri kullanılmıştır. Kocasını geceleyin öfkelendiren kadına ilâhî lânet sabaha kadar devam ettiğine göre, onu gündüz öfkelendiren kadına ilâhî lânetin sabahtan akşama kadar devam edeceği sözün gelişinden anlaşılmaktadır. Kocanın cinsî arzularına kadının saygılı olmasını yadırgayanlar olabilir. Kadının bir robot olmadığı, kendisini eşiyle beraber olmaya her zaman hazır hissedemeyeceği, zira onun da bir dünyası, zevki ve arzusu bulunduğu söylenebilir. Bu itiraz doğrudur. Kadın da bir insan olduğuna göre, zaman zaman onun da sıkıntıları, üzüntüleri, sinirlilik hâlleri bulunabilir. Ama bu hâller ona kocasını öfkelendirme, yuvanın huzurunu tehlikeye atma hakkını vermez. Rûhî bir gerginlik içinde bulunuyorsa, bunu kocasına söyler ve ondan anlayış bekler. O zaman ilâhî lânetten de kurtulmuş olur. Sebepsiz yere kocasını reddeden, onu darıltacak şekilde davranan kadınlar haklı görülemez. Konuya bir de şu açıdan bakmalıdır İnsanın maddî ve rûhî yapısını herkesten fazla onu yaratan bilir. Belli mâzeretleri dışında kadının kocasını reddetmemesi ısrarlı bir şekilde emredildiğine göre, cinsî arzuları frenleme bakımından erkeğin daha zayıf, kadının daha güçlü olduğu anlaşılmaktadır. Burada bir başka gerçek daha hatırlanmalıdır. Âyet-i kerîmede “kadının erkek için bir elbise, erkeğin de kadın için bir elbise olarak yaratıldığı” belirtilmektedir Bakara sûresi, 187 Elbise insanı her türlü dış tesirden koruyan bir mahfazadır. Demekki eşler birbirini her türlü tehlikeden ve özellikle günâha götürecek kötü duyguların etkisinden korumakla yükümlüdür. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Kadın kocasının beraber olma isteğini geri çevirmeyecektir. 2. Kocasını reddeden bir kadın onu günaha itmiş olur. 3. Böyle bir kadın hem Allah’ın gazabına hem de meleklerin lânetine uğrar. “Bir Kadın Kocasından İzinsiz Oruç Tutabilir mi?” Hadisi Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Bir kadın kocası yanındayken onun izni olmadan oruç tutamaz. Kocasının izni olmadan bir kimseyi evine alamaz.” Buhârî, Nikâh 84, 86; Müslim, Zekât 84. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 73; Tirmizî, Savm 64; İbni Mâce, Sıyâm 53 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Eşlerin bahtiyarlığı çok önemlidir. Aile yuvası bunun için kurulmuştur. Eşler bir bütünün iki parçası oldukları için birbirlerine her zaman ihtiyaç duyarlar. Huzuru ancak birlikte yakalayabilirler. Gönül huzuruna kavuşmanın önemli bir yolu cinsî beraberliktir. Bir koca karısından -belli özürleri dışında- bu beraberliği her zaman isteyebilir. İşte bu sebeple bir koca seyahat ve benzeri sebeplerle evinden ayrılmadıkça, nâfile oruç tutmak isteyen bir kadın ondan izin almalıdır. Kocası bir başka yere gitmişse, oruç tutmak için ondan izin almasına gerek yoktur. Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbni Mâce’deki rivayetlerde ramazan orucu için kocadan izin alınmayacağı açıkca belirtilmiştir. Çünkü ramazan orucu farz bir oruçtur. Tutulmasını Allah emretmiştir. Allah emri söz konusu olunca, onu yapmak için kulun izni gerekli değildir. Fakat nâfile dediğimiz, sevap kazanmak niyetiyle yapılan ibadetler böyle değildir. Zira bir kadın en büyük sevabı kocasını memnun ederek kazanır. Farz ibadetler dışında onun en çok sevap kazanma yolu, kocasının gönlünü almak, onu kendinden memnun etmektir. Bazı âlimler hadiste geçen “Kocasının izni olmadan bir kadının oruç tutması helâl değildir” ifadesine bakarak, kocadan izin almadan tutulan nâfile orucun haram olduğunu, bazıları ise mekrûh olduğunu söylemişlerdir. Hadîs-i şerîfte ele alınan ikinci konu, kocanın izni olmadan hanımın eve misafir alamayacağıdır. Sadece erkek misafirleri değil, hanım misafirleri kabul etmesi de kocanın iznine bağlıdır. Zira bir kocanın huyunu suyunu beğenmediği, karısının yanında bulunmasından rahatsızlık duyduğu kadınlar olabilir. Hanımın onları eve alması kocayı huzursuz edebilir. Bu da dargınlığa, kırgınlığa, huzursuzluğa yol açacağı için bir hanımın böyle bir davranıştan kaçınması gerekir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Kocanın kadın üzerinde hakları vardır. Bu haklar, onun yapacağı nâfile ibadetlerden önce gelir. 2. Bir koca eşiyle beraber olmayı her zaman isteyebilir. Bu sebeple nâfile oruç tutmak isteyen bir kadın, kocasından izin alarak oruca başlamalıdır. 3. Bir hanım kocasının uygun görmediği hiç kimseyi eve alamaz. “Hepiniz Çobansınız. Hepiniz Güttüğünüz Sürüden Sorumlusunuz” Hadisi İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Dünyada sorumsuz kimse yoktur. Yaşadığı sürece herkes ya yönetici veya yönetilendir. Yönetenler idâre ettiklerinden, yönetilenler de kendilerine emanet edilen işlerden sorumludur. Peygamber Efendimiz sorumlu olan kimseyle sorumlu olduğu şeyleri çoban - sürü benzetmesiyle anlatmıştır. Çoban saflığı ve samimiyeti temsil eder. O güttüğü koyunlara derin bir şefkat ve merhamet besler. Koyunlarını en güzel otlaklarda yaymaya çalışır. Su içme zamanı gelince onları sular. Dinlenme zamanı eğrek yerine götürüp yatırır. Kurda kuşa kaptırmaz. Onların hastalanmamasına dikkat eder. Hasta olanlara da özel ihtimam gösterir. Kendisine bir şey emanet edilen kimse de, o emanete tıpkı çoban gibi iyi duygularla sahip çıkmalı, onları koruyup gözetmelidir. İdaresine verilen kimselerin kendisine bir Allah emaneti olduğunu düşünmeli, onlara şefkat ve merhamet göstermelidir. Bir âmir idaresindeki memurlar için iyi ve temiz duygular beslemeli, onların iyiliğini istemeli, onları mutlu edecek ve görevlerini en iyi şekilde yapacak imkânları hazırlamalıdır. Hadisin birçok rivayetinde âmir yerine “imâm” yâni devlet başkanı ifadesi geçmektedir. Buna göre bir devlet başkanı idaresi altındakilerin inanç ve düşüncelerinin farklı oluşuna bakmadan, onların refah ve saadetini te’min etmeye, kendilerini âdil bir yönetimle idare etmeye, haksızlığa uğrayanların hakkını korumaya, onları mutlu edecek her imkânı sağlamaya çalışmalıdır. Aile reisi aile fertlerini mutlu etmeyi hedef almalıdır. İnsanın mutlu olması her şeyden önce iyi bir din kültürü almasıyla mümkündür. Bu sebeple aile reisi idaresi altındakilere öğrenilmesi farz olan bilgileri öğretmeli ve böylece onları -âyet-i kerîmede belirtildiği üzere- yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden korumalıdır. Sonra onları en iyi şekilde yedirip giydirmeli, en iyi meskenlerde yaşatmaya gayret etmeli ve onların birbirleriyle iyi geçinmelerini sağlamalıdır. Bir kadın kocasına karşı sorumlu olduğunu düşünerek evini imkânları ölçüsünde en güzel şekilde tanzim etmeli, kocasının haklarını korumalı, malını israf etmemeli ve ona her türlü ihânetten sakınmalıdır. Onun önemli bir görevi de çocuklarını iyi bir insan ve iyi bir müslüman olarak yetiştirmeye çalışmak, bilgi, görgü, eğitim ve öğretimleriyle ilgilenmektir. Hadîs-i şerîfin diğer rivayetlerinden öğrendiğimize göre bir hizmetkâr veya bir işçi, yanında çalıştığı kimsenin malının çobanıdır ve o malın korunmasından sorumludur. İdâresine bırakılan şeyleri kendisine emanet bilmeli ve onları gözü gibi korumalıdır. Yapması istenen işleri de kusursuz şekilde yapmaya gayret etmelidir. Yine bir başka rivayette belirtildiğine göre bir evlat babasının malının çobanıdır ve onu gözetmek zorundadır. Babamın malıdır diye istediği gibi çalıp çırpmaya, saçıp savurmaya hakkı ve yetkisi yoktur. O da yaptıklarının hesabını Allah’a verecektir. Bu ölçüye göre herkes etrafındakilere karşı sorumludur. Arkadaş arkadaşa, esnaf müşterisine, öğretmen öğrencisine, memur iş güç sahibi olarak karşısına çıkan kimselere karşı sorumludur. Hatta insan, kendisine birer Allah emaneti olarak verilen vücudundaki organlardan sorumludur. Gücünü, kuvvetini, gençliğini ve enerjisini nerede harcadığının hesabını verecektir. Kısaca ifade etmek gerekirse, devlet başkanından hamala varıncaya kadar herkes, işinden ve yaptığı görevinden sorumludur. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Herkes üstlendiği görevi yapacaktır. 2. Hadisin konumuzla ilgili yanı ise şudur Evli bir kadın, evliliğin gereği olarak kocasına karşı bazı sorumluluklar taşır. Evin idaresi, eşyaların muhâfazası, namus ve iffetin korunması, görev ve sorumluluklarının başlıcasıdır. 3. Eşlerin birbirlerine karşı görevleri vardır. Mutlu bir hayat sürebilmek için bu görevleri kusursuz yapmaya çalışmaları gerekir. “Bir Koca Karısına İhtiyaç Duyup da Onu Yanına Çağırdığında” Hadisi Ebû Ali Talk İbni Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Bir koca karısına ihtiyaç duyup da onu yanına çağırdığında, kadın ocak başında bile olsa, hemen kocasının yanına gelsin.” Tirmizî, Radâ` 10; Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, İşretü’n-nisâ bâbı. Talk İbni Ali Talk ve arkadaşları Yemâme’den bir heyet hâlinde Medine’ye Hz. Peygamber’in yanına gelmişlerdi. Hepsi birden İslâmiyet’i kabul edip hidâyete erdiler. Bir müddet Resûl-i Ekrem’in yanında kalıp arkasında namaz kıldılar ve ondan İslâmiyet’i öğrendiler. Talk İbni Ali’nin bize haber verdiğine göre, memleketlerine Peygamber Efendimiz’in abdest suyunu götürmek istediler. O zaman Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir leğen ve abdest suyu geti-rilmesini istedi. Abdest aldı ve mübarek uzuvlarından akan suyu bir kaba koyarak onlara verdi ve şunları söyledi - “Artık memleketinize dönün. Oraya varınca kilisenizi yıkın. Yerine bu suyu serpin ve orayı mescid olarak kullanın.” Dediler ki - Yâ Resûlallah, hava çok sıcak, memleketimiz de pek uzak. Gidene kadar bu abdest suyu buharlaşıp azalır. Resûlullah Efendimiz de - Ona su ilave edin; daha da güzel olur, buyurdu. Memleketlerine dönünce kiliselerini yıktılar. Resûlullah’ın abdest suyunu kilisenin arsasına serperek oraya mescid yaptılar. Namazlarını orada kıldılar. Allah ondan razı olsun. Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Allah Teâlâ insanı imtihan etmek için ona çeşitli duygular vermiştir. Bunların en tehlikelisi şehvet duygusudur. Bu duygunun tehlikesini en tabii şekilde gidermenin yolu, evliliktir. Bu sebeple eşler, birbirlerini tehlikelerden koruyan birer elbise sayılmışlardır. İnsanın günah işlemesini çok isteyen ve bundan büyük zevk duyan şeytan, kadını ve erkeği birbirine câzip göstermek için çoğu zaman baştan çıkarma silahını kullanır. Böyle bir duyguya kapılan insanın yapacağı en tabii hareket, koşup eşine sığınmak, baştan çıkaran duyguların tesirinden onun yanında ve onun yardımıyla kurtulmaktır. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, çoğu zaman dışarıda bulunmaları sebebiyle erkeklere bunu özellikle tavsiye etmekte ve kendilerini tahrik eden bir kadın gördükleri zaman, hemen evlerine dönmelerini ve eşlerinin yardımıyla bu tahrikten kurtulmalarını öğütlemektedir Müslim, Nikâh 9. Kendisinin de aynı maksatla Zeynep binti Cahş ve Sevde annelerimizin yanına gittiği bilinmektedir Ebû Dâvûd, Nikâh 43. Ocakta yemek pişirirken veya fırında ekmek yaparken bile olsa, eşinin beraber olma isteğini geri çevirmenin doğru olmayacağını belirtirken Peygamber Efendimiz’in anlatmak istediği işte budur. Yuvasının mutlu ve huzurlu olmasını isteyen, kocasını hiç bir şekilde elinden kaçırmamayı arzu eden bir kadın, Peygamber Efendimiz’in bu uyarısına önem vermelidir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Evliliğin bir gereği olarak, kocanın karısı üzerinde önemli hakları vardır. 2. İşi ne kadar önemli olursa olsun, meşrû bir mâzereti yoksa, bir kadın kocasının beraber olma isteğini reddetmemelidir. “Kadının Kocasına Secde Etmesini Emrederdim” Hadisi Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu “İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” Tirmizî, Radâ 10. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40; İbni Mâce, Nikâh 4 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Peygamber Efendimiz’in bu hadîs-i şerîfi söylemesine sebep olarak şöyle bir olay anlatılır Muâz İbni Cebel radıyallahu anh Şam’dan veya Yemen’den döndüğü zaman, Ebû Dâvûd’un rivayetine göre ise Kays İbni Sa`d Hîre’den döndüğü zaman Resûl-i Ekrem’e secde etmek istemişti. Neden böyle davrandığını soran Hz. Peygamber’e - Hristiyanlar reislerine ve kumandanlarına secde ediyorlardı. Ben de sizin buna daha lâyık olduğunuzu düşünerek secde etmek istedim, dedi. Bu hareketi doğru bulmayan Resûlullah Efendimiz, yukarıdaki hadîs-i şerîfi söyledi. Hadîs-i şerîfin sebeb-i vürûdu dediğimiz, söylenme sebebi hakkında şöyle bir rivayet daha vardır Resûl-i Ekrem Efendimiz bir grup sahâbînin arasında otururken bir deve gelerek Efendimiz’e secde etmişti. Bunu gören sahâbîler - Yâ Resûlallah! Sana hayvanlar, ağaçlar bile secde ediyor. Sana asıl bizim secde etmemiz gerekir, dediklerinde Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu - “Rabbinize ibadet edin. Müslüman kardeşlerinize iyilik yapın. Bir kimsenin diğer kimseye secde etmesini emretmek isteseydim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Şayet bir kadına kocası, kendisini şu dağdan o dağa, o dağdan bu dağa taşımasını emretse, kadının bu emri yerine getirmesi gerekir” Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 76. İki yol arkadaşından birinin ötekine başkan olması prensibi, dinimizde iyi geçinmeye, huzurlu ve uyumlu yaşamaya ne çok önem verildiğini gösterir. Aile de böyledir. Orada da karı koca, uzun bir yolculuğa çıkmış iki arkadaş gibidir. Birinin başkan olması, yuvanın huzuru için şarttır. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte erkeğin karısı üzerinde önemli haklarının bulunduğunu, kadının ona karşı saygıda kusur etmemesi gerektiğini, dine ters düşmeyen isteklerini yapması icab ettiğini belirtmiştir. İnsanın insana secde etmesinin çok yanlış ve mantıksız bir davranış olduğunu iyice belirtmek isteyen Resûl-i Ekrem Efendimiz, kendisine secde etmek isteyen sahâbîsine - “Eğer benim kabrime gelseydin, oraya da secde eder miydin?” diye sordu. Sahâbî - Hayır, secde etmezdim, diye cevap verdi. O zaman Kâinâtın Güneşi Efendimiz - “Öyleyse bir daha böyle şeyler yapmayın”, buyurdu Ebû Dâvûd, Nikâh 40. Peygamber Efendimiz’in bu ifadesini muhaddis Tîbî çok güzel açıklamıştır. Ona göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu sözünün mânası şudur Bana tapacağınıza, hiçbir zaman ölmeyecek, saltanatı yok olmayacak Cenâb-ı Hakk’a secde edin. Zira şimdi benden çekinip saygı duyduğunuz için secde edecek, yarın yok olduğum zaman ise bundan vazgeçeceksiniz. Böyle mânasızlık olur mu? demek istemiştir Azîmâbâdî, Avnü’l-ma`bûd, VI, 178. Bütün bu açıklamalar bize gösteriyor ki, bir kadının kocasına secde etmesi söz konusu değildir. Bununla beraber kadınların en çok itaat etmesi gereken kimseler de kocalarıdır. Zira ailenin geçimini üstlenen koca, karısını ve çocuklarını mutlu etmek için onun bunun kahrını çekmekte, nice kendini bilmez kimsenin ağız kokusuna katlanmakta, ailesini geçindirecek imkânı alın teri ve göz nûruyla kazanmaktadır. Böylesi fedâkâr kimseler her türlü sevgi ve saygıya lâyıktır. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Bir hanım kocasına son derece saygılı olmalı, ona olan görevlerini kusursuz yapmaya çalışmalıdır. 2. İnsan Allah’dan başka kimseye secde edemez. Şayet böyle bir şey uygun olsaydı, kadınların kocalarına secde etmesi istenebilirdi. 3. İslâmiyet insana tapmayı yasaklamıştır. “Kocasını Memnun Ederek Ölen Kadın Cennetliktir” Hadisi Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir.” Tirmizî, Radâ 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 4 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Şu ölümlü dünyada aile yuvasında huzuru yakalamak, erkeğin karısını, kadının da kocasını mutlu etmeye çalışmasıyla mümkündür. Bu hadîs-i şerîfte, konuya sadece kadın açısından bakılmakta ve kocasını kendinden hoşnut ederek ölen bir kadının cennete gireceği belirtilmektedir. Cennet herkesin elde etmeyi düşlediği sonsuz mutluluk yuvasıdır. Bir kadın için bunun yolu, hayat arkadaşıyla güzel ve tatlı bir hayat sürmeyi hedef almak, böylece hem onu hem de kendini mutlu etmektir. Bu nasıl mümkün olur? Her erkek tabiatı, anlayışı, din ve dünya görüşü doğrultusunda karısından güzel davranışlar bekler. Becerikli bir hanım, kocasının huylarını, alışkanlıklarını ve kendinden beklediği davranışları kısa zamanda öğrenir. Atalarımızın dediği gibi “Aşını, eşini, işini bilir.” Meselâ evinin ve kendisinin temiz ve düzenli olmasına çalışır. Kocasını eve gelirken güler yüzle karşılar. İşe giderken onu güzel davranışlarla uğurlar. Yemeğini zamanında hazırlar; sofrada veya evinde kocasının sevip hoşlandığı şeyleri bulundurmaya gayret eder. Kocasının alıp eve getirdiklerini beğenmese bile, ilk anda hoşnutsuzluğunu göstermez. Ne kadar ince düşünceli olduğunu söyleyerek önce onu rahatlatır. Daha sonra uygun bir zamanı kollayarak o konudaki asıl görüşünü belirtir. Kocanın hoşnutluğunu kazanmak, bir kadın için çok önemli bir iştir. Bunu şu olayda bütün açıklığı ile görmek mümkündür Ashâb-ı kirâmdan Esmâ binti Yezîd adında bir hanım vardı. Çok güzel konuşurdu. Birgün hanım sahâbîler Esmâ’yı aralarında temsilci seçerek Peygamber Efendimiz’e gönderdiler. Merak ettikleri bir konuyu ondan öğrenmesini istediler. Esmâ Resûl-i Ekrem’in huzuruna giderek şunları söyledi - Anam, babam sana fedâ olsun, ey Allah’ın Resûlü! Ben kadınlar tarafından gönderilen bir elçiyim. Allah Teâlâ seni bütün erkeklere ve kadınlara peygamber göndermiştir. Biz sana ve senin Rabbine imân ettik. Fakat biz, kadınlar olarak, sizin evlerinizde kapanıp kalıyoruz. Sizin cinsî isteklerinizi tatmin ediyoruz. Siz erkekler ise cuma namazı kılmak, câmilere ve cemâatlere gitmek, hastalara gidip hatır sormak, cenazelerde bulunmak, defalarca hac edebilmek, bunlardan daha faziletli olarak da Allah yolunda savaşıp cihâd etmek gibi üstünlüklerle bizi geçmiş durumdasınız. Şurası da muhakkakki erkek kısmı hac veya umre etmek, kâfirlerle savaşmak üzere evinden çıktığı zaman mallarınızı biz koruyor, iplik eğirip elbiselerinizi dokuyor ve çocuklarınızı besliyoruz. O hâlde biz kadınlar, o hayırlı işlerin ecir ve sevabında sizlere ortak olamaz mıyız? Doğrusu Esmâ çok güzel konuşmuştu. Efendimiz onu sonuna kadar dikkatle dinledikten sonra yanında bulunan sahâbîlere dönerek - “Siz, bir kadının dinî konulardaki sorularını bundan daha güzel ifade ettiğini hiç duydunuz mu?” diye sordu. Sonra da Esmâ’ya şunları söyledi “Ey hanım! Şunu iyice anla ve seni gönderen hanımlara anlat ki, kadın kısmının kocasıyla iyi geçinip onun hoşnutluğunu kazanması, saydığın o değerli ibadetlerin hepsine denk olur.” Esmâ bu cevabı alınca çok sevindi ve “Lâ ilâhe illallah” diyerek oradan ayrıldı İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, VII, 19; Mehmed Zihni, Meşâhîrü’n-nisâ’, I, 36. Kadınların hatîbi diye tanınan ve katıldığı Yermük savaşında, söktüğü çadırın direğiyle dokuz Bizanslıyı öldüren Esmâ hâtunun müslüman kadınlara getirdiği bu mesaj çok önemlidir. Üzerinde iyi düşünmelidir. Demekki bir kadın, kendine düşen görevleri yerine getirmekle, erkeklerin binbir zahmetle yaptığı birçok ibadeti bizzat yapmış gibi sevap kazanır. Zira kadının asıl vazifesi, kocasını memnun etmektir. Aslına bakılırsa, kocasını mutlu etmek isteyen bir kadın, aynı zamanda kendisini de mutlu etmiş olur ve sonuç itibariyle iki mükâfatı birden kazanır Hem dünyada mutluluk hem âhirette mutluluk. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Kadının en önemli görevi kocasını memnun etmektir. 2. Kocasını mutlu eden bir kadın, doğrudan cennete girer. “Dünyada bir Kadın Kocasını Üzerse” Hadisi Muâz İbni Cebel radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Dünyada bir kadın kocasını üzerse, o kimsenin hûrilerden olan hanımı o kadına şöyle seslenir - Allah canını alsın! Üzme onu! O senin yanında şimdilik misafirdir. Yakında senden ayrılıp bize kavuşacaktır.” Tirmizî, Radâ 19. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 62 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hûri, kara gözlü kadın demektir. Geniş gözlü ve gözünün akı bembeyaz, karası simsiyah olan kadınları anlatmak için kullanılmaktadır. Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere ikram edeceği kadınlara Kur’ân-ı Kerîm’de “hûrin în” adı verilmekte Duhân sûresi, 52-54; Tûr sûresi, 20; Rahmân sûresi, 72, iyi mü’minlerin cennette güzel bahçelerde, pınar başlarında eğlenecekleri, çeşit çeşit ipekler giyip karşılıklı oturacakları ve ceylan gözlü hûrilerle evlenecekleri belirtilmektedir. Hûrilerin en belirgin özellikleri, evlenecekleri erkek dışında kendilerine hiçbir insan eli değmemiş olmasıdır. Bir diğer özellikleri de eşlerinden başkasıyla ilgilenmemeleri, onların istek ve arzuları dışında bir şey yapmamalarıdır. İşte bu sebeple kocalarını inciten kadınların kaba davranışları onları üzmekte ve bu kadınlara hadiste belirtildiği şekilde seslenmeye mecbur etmektedir. “Yakında senden ayrılıp bize kavuşacaktır” cümlesindeki yakınlık ifadesi, dünya hayatının kısalığını ve bu hayat içinde insan ömrünün pek az bir yer işgal ettiğini belirtmek için söylenmiştir. Zira zamanla sınırlı olan herşey tükenmeye mahkûmdur. Âhiret hayatı ise sonsuz ve sınırsızdır. Hadîs-i şerîfte kadının kocasına iyi davranması, onu sayması ve ona karşı görevlerini yapması gerektiği anlatılmaktadır. Kocasına iyi davranmayan, ona eziyet eden ve canını sıkan kadınlardan Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı dile getirilmektedir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Kadınlar kocalarına iyi davranmalı, onları üzmemelidir. 2. Eşler birbiriyle iyi geçinmeli ve eşiyle mutlu olmaya çalışmalıdır. 3. Cennet ve cennet nimetleri yaratılmış olup sahiplerini beklemektedir. Eşleri tarafından rahatsız edilen kimseler bunu düşünerek teselli bulmalıdır. “Benden Sonra Erkeklere Kadınlardan Daha Zararlı Bir Fitne Sebebi Bırakmadım” Hadisi Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu “Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.” Buhârî, Nikâh 17; Müslim, Zikir 97, 98. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 31; İbni Mâce, Fiten 31 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? İlk bakışta hadîs-i şerîfin bütün kadınları fitne ve fesada yol açan uğursuz yaratıklar kabul ettiği sanılabilir. Hayır, Efendimiz böyle bir şey söylememiştir. Bu hadiste bazı problemli kadınlara işaret edilmekte, huysuzlukları sebebiyle onların erkekleri zor durumda bırakacakları belirtilmektedir. Şu âyet-i kerîme konumuza ışık tutmaktadır “Ey imân edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoşgörür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah da çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Tegâbün sûresi, 14 Malını ve canını Allah yoluna adayan bazı mü’minleri, eşleri ve çocukları, daha çok duygularına hitap etmek suretiyle bu davranıştan vazgeçirebilirler. Sen ölürsen biz ne yaparız? Savaşa gitme, diyebilirler. Paranı boş yere harcama, çoluğunu çocuğunu düşün, diyerek erkeğin hayır yapmasına engel olabilirler. Sahip olduklarından daha fazlasını istemek suretiyle kocalarını gayri meşrû kazanmaya sevkedip günaha itebilirler. Rivayet edildiğine göre ashâb-ı kirâm devrinde bazı sahâbîlerin eşleri ve çocukları, “Eğer gidecek olursan biz sensiz ne yaparız?” bahânesiyle onların hicret etmesini geciktirmişlerdi. Bu gecikme yüzünden ne büyük mânevî kayıplara uğradıklarını anlayan o sahâbîler, hanımlarını ve çocuklarını cezalandırmaya kalkınca, onları daha hoşgörülü davranmaya ve affetmeye dâvet eden yukarıdaki âyet-i kerîme nâzil olmuştu. İşte kadınların erkekler için tehlike olacağı yönlerden biri budur. Meselenin önemli bir yönü daha vardır Kur’ân-ı Kerîm’de belirtildiği üzere Âl-i İmrân, 14, insan bazı dünya zevk ve nimetlerine düşkün olarak yaratılmıştır. Bunlardan biri, belki de birincisi iki cinsin birbirine olan meylidir. Bu ilginin ölçülü kullanılmaması, her iki taraf için de tehlike doğurur. Hadîs-i şerîfte bu tehlikeye erkeklerin dikkati çekilmekte, kadınlar konusunda dikkatli ve uyanık olmaları istenmektedir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Erkekler, dikkatli olmadıkları takdirde, daha çok kadınlar sebebiyle günaha girerler. 2. Bir erkek Allah’ın ve Peygamber’in buyruğunu ihmâl edecek kadar bir kadına bağlanmamalıdır. 3. Kadın, erkekleri günaha sokan suç aracı olmaktan ve “en zararlı varlık” yaftasını almaktan şiddetle sakınmalıdır. Kaynak Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
Başlıkta da belirttiğim gibi, evini ve ailesini terk eden var mı? Kaç yaşında ve neden? Terk edenler hayatını nasıl, ne ile, hangi koşullarda, hangi para ile sürdürdü? Evini terk edip okula devam eden var mı? evden kaçip internet cafelerde parklarda sabahliyordum babam beni gördü dove dove eve getirmisti 10 yasindaydim o zamanlar evden 200lira calmistim D quoteOrijinalden alıntı gold5555 evden kaçip internet cafelerde parklarda sabahliyordum babam beni gördü dove dove eve getirmisti 10 yasindaydim o zamanlar evden 200lira calmistim D Adam kendi evini soymuş D quoteOrijinalden alıntı gold5555 evden kaçip internet cafelerde parklarda sabahliyordum babam beni gördü dove dove eve getirmisti 10 yasindaydim o zamanlar evden 200lira calmistim D Çılgınca ama evini sürekli olarak terk eden var mı? Bir daha hiç geri dönmemiş olan var mı? quoteOrijinalden alıntı thelonelymanquoteOrijinalden alıntı gold5555 evden kaçip internet cafelerde parklarda sabahliyordum babam beni gördü dove dove eve getirmisti 10 yasindaydim o zamanlar evden 200lira calmistim D Çılgınca ama evini sürekli olarak terk eden var mı? Bir daha hiç geri dönmemiş olan var mı?Alıntıları Göster quoteOrijinalden alıntı thelonelymanupAlıntıları GösterHerkes ailesiyle mi yaşıyor yani? 18 yaşında ben terk etmeden evden attılar beni Şahin ke amcam sahip çıkıp yetiştirdi beni Ben terketmedim de evden atıldım ben 1 defa atıldım 1 defada tartışıp kendim gittim ikisinde de geri geri aldılar beni zor ya quoteOrijinalden alıntı mehmedaltair Ben terketmedim de evden atıldım ekmek almaya mı gönderdiler sincapd quoteOrijinalden alıntı mehmedaltairBen terketmedim de evden atıldım Kac defa kactigimi sayamiyorum bile o derece su an para olsa aninda kacacagim yer bellide simdi anne var hak var varda var quoteOrijinalden alıntı thelonelyman quoteOrijinalden alıntı gold5555 evden kaçip internet cafelerde parklarda sabahliyordum babam beni gördü dove dove eve getirmisti 10 yasindaydim o zamanlar evden 200lira calmistim D Çılgınca ama evini sürekli olarak terk eden var mı? Bir daha hiç geri dönmemiş olan var mı? Evet herkes düzenli olarak evi terk ediyor zaten. "EVİ TERK EDİP BİR DAHA DÖNMEMİŞ OLAN" ANLAMINDA KULLANDIM O "SÜREKLİ" KELİMESİNİ. quoteOrijinalden alıntı thelonelyman"EVİ TERK EDİP BİR DAHA DÖNMEMİŞ OLAN" ANLAMINDA KULLANDIM O "SÜREKLİ" KELİMESİNİ. quoteOrijinalden alıntı thelonelyman "EVİ TERK EDİP BİR DAHA DÖNMEMİŞ OLAN" ANLAMINDA KULLANDIM O "SÜREKLİ" KELİMESİNİ. Tamam sakin ol takılmak amaçlı yazmıştım. quoteOrijinalden alıntı ObiluxquoteOrijinalden alıntı thelonelyman "EVİ TERK EDİP BİR DAHA DÖNMEMİŞ OLAN" ANLAMINDA KULLANDIM O "SÜREKLİ" KELİMESİNİ. Tamam sakin ol takılmak amaçlı Göster quoteOrijinalden alıntı thelonelymanKovulan veya terk eden fark etmez, neden terk ettiniz veya neden kovuldunuz?Alıntıları Göster quoteOrijinalden alıntı Claudio Marchisiomccandless terkvar, şimdi bir club'de stiprizci olarak çalışıyorum. Sayfaya Git Sayfa
evini terk eden kadına kocasından mesaj